26 Haziran 2022 Pazar

EŞİK

Basma bu eşikte benim kalbim var,

Kalbim ki bir uzak hayale ağlar

Kıskanç bir büyüdür bana uzletim

Zalim arzularla tutuşan etim,

Her akşam bir çarmıh olur ruhuma

Ben de bilmem nasıl diner bu humma;

Saatler işkence, günler celladım,

Ne ben yalnızlığa bir lahza kandım.

Ne de yalnızlığım benden usandı.

Tahtayı kurt oydu, taş yosunlandı,

Yabanî otlarla örtüldü duvar;

Mermer havuzlarda köpüren sular

Kâh bir ayna oldu kamaşan güne,

Kâh bağrım açıldı bütün hüznüne

Ufukları sarsan güneşli rüzgârın


Benden sor sırrını bu boş yolların

Benden sor, ve benden dinle akşamı.


Ahmet Hamdi Tanpınar

Norm-al (ol)mak

 Öylesine âşığım ki sana

                               orientalis

mor çiçekler döküyorsun

kaçıkça benden

        uzak gidiş yollarında


hani bir gün kaçmıştın da sen

ben Larissa yollarında bulunca seni

Öf ya demiştin Öf ya

bırak bir gün de ben bulayım seni

acımasızca Maraş yollarında


Lâle Müldür

31 Ağustos 2018 Cuma

Rondel

yazla bekle / bir eli rüyada / Madly seni arıyor /
onu ilgilendiren gizin sen olduğunu sanıyor /

kaktüskediotusundancekidklorofilmalagid//

ben karanlıkta oturruyorum...
duvarda yağmur haritaları...
ne çok zaman buradaydım... pencere kenarında...
ayinlerden bir ev kurdum kendime...

                    eski bir valizde/ uyuyordum/
                    bir salın üzerinde/
                    bir Martinliklinin içinde/
                    birisinin gözlerinde uyuyordum//

uzaklığı dinle...

belli bir sarı yaz sıkıntısı duyuyor musun
....porangaba... güzellik... gelecek sana...

verilen bir öpücük/asla kaybolmaz/

yazla bekle/
gözlerinde siyah bir tül/ Madly seni arıyor//


...
unutmadan önce bir amstist içiyor
karpaçyolu bir kadın
rüzgârlar sarayında yaşıyor
üşüdüğü zaman tül pelerinlere sarınıyor
şehrin köpüğü gibi gelip geçici insanlar ona sarınıyor
unutmadan önce bir ametist içiyor
karpaçyolu bir kadın
rüzgârlar sarayında geziniyor
bir botanik bahçesinde gezinir gibi
fiji adalarından bir mektup alıyor
azteklere yazıyor
hiçbir şey yansıtmayan bir aynaya yazıyor
              no hay olvido
              unutuş yoktur


Lâle Müldür

18 Ağustos 2018 Cumartesi

NEM'im KURUDUKTAN SONRA

geliyorlar
üçü birden, belki daha çoğu:
cevahir, nevin, dilek
'dokunduğumuz her şey toprak'   diyen var aralarında
'kentliler bile bende ölmeye geldi'  diyen de
'zavallı sözcüklerin kıvranışı'  diyen dilek'tir olsa olsa
oysa ekmeği kopararak yiyen benim
kumdan heykeller yapıp yaşadığımın üstüne
az kaldı zamanım, taşlıdır denizlerim
ne işim var kadınların el işlerinde

geliyorlar
emel, sohrap, hafız, bircan.. kesme kalemiyle
çiziyorum kalan akıntıyı
kasılmadan sonra doğdu bu gürültü
oysa apayrı bir denizdedir ada suları
açmıştır önümüze derinlik kayalarını
merhamet edinmiştim hafız'ın yüzünü
ne çare! genç sürücü olarak yeryüzünde
kalakalmıştım, büyüyemiyordum  bu yüzden
göçmenlerin yolculuğu böyledir tel kafesler içinde
kireçli bir salgıdır söylediklerim
yağma ediliyorum her gün bir kere

geliyorlar geliyorlar işte!
hepsi birden: turgut, edip, ece
içten yamalı bir şairin evinde
tozlara kondular, birkaç yırtık kitap yaprağına:
dün okumuştum: beckett, böll, bendeniz bir de
yırttığım yaprağa kendimi eklemiştim
üstüne hamam böceklerini gezdirip de...
açılamadığı her denizde köpüklü bir dalgadır insan
süt kıvamında gece uykularım
uyudum sandım, hiç uyuyamadım
kristal ayrılması koptu içimden
üç pik yaptı çizdiğim uçaklar
yere çakıldı sonrası,  benden doğan paraşütler 


geliyorlar
tatlı sudan doğan örümcek ipeği 
benzeri uykusu bozulmuş dostum şerif
kulaç attıkça ısınıyorum her birinize
denizden öğretilecek çok şey var içinize
tırtılların zehirli tüylerinden ezberle
çürüme sonucu oldu tüm olanlar
ses sinyalleri çıkarıyorum tahıl kepeğinizden

bir dilim ekmek, birkaç sayısal kayıt
ben öldükten ve nem'im kuruduktan sonra
konuşacağım, uyumlu sesler çıkaracağım
çünkü geliyorlar üstüme
bütün ölü büyükler
şairlerden kalan su geçirmez sepetler

ödünç aldığım bir söz hurdalığı
arasından yazıyorum bunları:
tuz buz oldu kırıldığım ayna
sen bana bakma, ödünç alınmıştır
baktığınız görüntü
aslında ben değilim gördüğünüzün hepsi
bir ay düşmüş aynaya
uçurum hakemlik yapamaz
oynayıp duruyorum aranızda

yaralarımızla düşman besledik
geliyorlar baksana!


Hüseyin Peker

18 Temmuz 2018 Çarşamba

BİR GÜNEŞ ÇEKİLMESİ .....................

I

bir büyü bağladı bizi
hayalimizdeki mükemmel görüntü
derede kendini tüketiyor gölgemiz
söyleşerek suskumuzu / kapalı gözlerimiz

çalıntı kapılarda duruyoruz
derin yarıklarda
bir girdapta geçiyor zaman
ve baktık ve işte
bir heyelan gibi yaşam

bir mil çekildi bize
hayalimizdeki mükemmel görüntüye mecburuz
uğursuz bir sıcaklık yayılıyor
çökmekte olanı farkedemiyoruz
derede kendini tüketiyor gölgemiz
söyleşerek suskumuzu / kapalı gözlerimiz

her şey bizim olsun istiyoruz
kendimizi istemiyoruz
bizden süregelsin her şey
yokolurken biz
yine de ama yine de
kendimize benziyoruz gitgide

öyle bir ihtiras var ki büyütür kendini
tamamlar dairesel seyrini ve bırakır
bizi asi bir karanlığa

ne zaman göreceğiz yeniden
ne zaman parçalanacak güneş sinirağı
ne zaman bir son olacak bu ölümbüyüsüne
ne zaman uyanacağız


II

çünkü hüzün bir sessizlikte soluk alıp vermeli
ve ben beyazlar giyinmeliyim buzdan bir ağaç gibi

git şimdi
umut, akılçelen fahişe


NOLI ME TANGERE

bir ağaç yaptım bedenimden
bana artık kimse dokunamaz
         mimosa pudica
         güzel kalan yara
ağaçlar yarı-tanrılardır karanlık ve umarsız
sayısız ses ve nefti ölüm barınır orada

siz yaşayan şeyleri öldürdünüz
hercai menekşelerinin yaydığı bir ışık gibi
ben bir yas bitkisinin dalını kırdım
ve bir ağaç yaptım bedenimden
Silüryen denizlerde soluk alan bir ağaç

NOLI ME TANGERE

unuturum bendenimi
      ve bir ağaç unutur devinimi
unuturum yaşadığımı
       ve deniz unutur anemonlarını


III

kafamdaki mavi-yeşil küfü görmezden gelmek
ölüm küfü taşıdığımı unutmak
iyimser bir düşün gözkapağı olmaktır

noli me tangere
bir ağaç yaptım bedenimden
yeşil bir su yükseliyor içimden, bakteriyi taşıyarak

               ben yosunlar
               ben chlorophyta, chrysophyta, psilopsida

dallarım rüzgârın hışırıtısını saklıyor
eskil yapraklarım sana dönüyor, Sol,
bir kez daha, yaşamak, geçmişte olan bir şey...


IV

nehir kıyısındaki
kızıl taylara bakıyorum
gecenin lacivert tozuna
...sessizlik... ağlamaya başlıyorsun...
bir yara... sa diyorum bir yara... sa
bir yarasa yalnızca
...bir daha yok... bir daha yok...
gözümü kırpıyorum, sonra gülümsüyorum
sen ağlıyorsun
tuhaf, diyorum
          bir bedenin yarısı gülüyor kızıl
          yarısı ağlıyor lacivert

le ve ke
yarımlar önemli değil diyorsun
               biz beraberiz
bütün aynaları getirin diyorum
                ikimiz de yargıcız
ağlayan yarıma diyorum ki
                sen... yalnız ...larla... sun...
                ...san... anları ...viyor... değil...
                sen... uyu ...musuzsun...


V

bir kez daha öteki kıyıda olduğumu düşledim
hava kabarcıkları üflüyordum bir deniz kabuğuna  
artık unuttuğumu sanıyordum oysa

bir kaypak düşü görürken
korkuyordum
öteki miydim, ölü olan mıydım aslında

bir sis belirirmiş eskiden nehirlerin üzerinde
taedium vitae

bir kapı açılırdı denize. mavi deniz kızları.
ah, öteki zamanlarım...


VI

hüzün saklıyor
ışığını ırmakta
yorgun gözlerim, Andromeda
uyuyor güzelliğini

yalnızım... buzdan halkalar yayılıyor etrafımda


güneş ülkesine doğru oturuyordum
bir toz bulutu geçti sokaktan
hayır hiçbir şey yok havada
yaşama hastalığından başka

Ren geyiği belirir,
        başında lacivert dallar


VII

kızakların üstünde Hermafrodit getirilir
albinodur
bakar başımın üstündeki dallara

                        tekinsiz anılar e-se-rek geldiğinde
                                     bakarak gözlerine
                        aldırışsız bir şarkı söyle


VIII

O fortuna
Majör Arkana'ya girdi Kartal
hüzünlü alnında bir kader çarkı
artık bütün işaretler geldi...


IX

siyah bir tekne... taşınıyordum işte... Nil'in üzerinde...
kil yeşili suların...sazlıkların arasından geçiyorduk...
bir rüzgâr...  hışırdayan yelkenler... akıntıya sürüklenen
sarıyapraklartahtaparçalarıtestikulplarıkertenkeleler
kertenkelemumyaları... tüm bir güneş kültü...
yaşamın ne kadar yakınından geçiyorduk...

siyah bir tekne... taşınıyordum işte... üstümde beyaz
çaputlar vardı ve boylu boyunca uzanmıştım...
Ölüler Kitabı bırakılmıştı yanıma...
uzaklarda Anubis bir yüreği tartıyordu...


X

aklımda belirsiz bir şeyin anısıyla
o memento mori
karanlıklar evine girdim
bir şiirin beynini inşa etmek için

ellerimde kara bir yürek
'buradaydı' dedim ve
attım size doğru

kim olduğunuzu biliyorum artık
uzak mısınıxz yakın mı biliyorum
karanlığım nesnesiz bir dil olacak
yüreğimin kızıl zikzağını vereceğim ona

kendimi yolun sonunda
           sandığım bir zaman
karanlık bir evde
       kendime geldim
bedenim yokolmuş gibiydi
tatlı bir esinti onu
        uzaklara taşıyana
          kadar bekledim
bir an bekledim
       karbonlaşmış bir yürek
              savrulsun diye güneşin rüzgârında
o zaman kalktım
       ve Güneş'e bir ilahî söyledim
ilahi söyledim ve Güneş'e,       Zaman,       Aztlan
Nuevo Mundo   ...............................................


Lâle Müldür

EŞİK

Basma bu eşikte benim kalbim var, Kalbim ki bir uzak hayale ağlar Kıskanç bir büyüdür bana uzletim Zalim arzularla tutuşan etim, Her akşam b...